22 Temmuz 2013 Pazartesi

masa

Bizim masada bira olurdu, şarap olurdu, rakı olurdu, sigara olurdu, çay olurdu.
Bazen de hiçbiri olmazdı. Olmasındı da zaten, bunlar ayrıntı sadece.
Masada insanları birbirine bağlayan sadece kalpten kalbe bir yoldu, görünmeyen.

Bizim masada samimiyet olur.
İnsanları birbirine ve o masaya bağlayan temel şey sevgi olur.
Bizim masada çıkar olmaz, olmayınca çatışmaz da. 
Gözyaşı olur, kahkaha olur. Bunlar arka arkaya gelir.

**

Bizim olayımız budur moruk.
Zaman, mekan eskimiş bi teybin volume ayarlama tuşu gibidir, kayar ayaklarımızın altından.
Stockholm'de uyanırız, St. Petersburg'da kahvaltı eder de geçeriz Manisa'nın bir köyüne. Yeni Zelanda'ya gitmek isterken göt altına giden Servet-i Fünun'cular gibi.
Vegas ışıklarında ağzımızda Jager tadı varken buluruz kendimizi Bambi'de 2 ıslak hamburger yerken.
Ömer Hayyam'ın elinden şarabını kaçırıp Henry Ford'a ikram ederiz. Stalin'in Lucky Strike'ının son dalını alıp Balzac'ın bana pişirdiği kahveyle içerim ben. memur Kovalev'in bir sabah ansızın kaybolan burnu Atılgan'ın cebinden çıkar. 
Meursault vurmaz arabı hatrımız için. 


edit: yazıdaki hataları bi düzeltiver birader.
edit2: yazım hatası mı? hani, nerede? o aynı anda her yola giden kafan yüzünden parçada bütünlükten bahsedemiyoruz fakat emir bey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder